25 Kasım 2014 Salı

Zeytin Ağacı











    Sadece oturduğum yerden söylendiğim için kızdım kendime . Sosyal medyada ' Kahvaltıda termik santral yer miyiz ? ' fotolarını  laykladığım  ! için, bıdı bıdı , vıdı vıdı söylendiğim için kızdım.
    En kolayı oturduğun yerden atıp tutmak, eleştirmek , kızmak sinirlenmek mi dedim kendi kendime. Böyle mi sahip çıkacağız dedim , dikkate alınmayan imzalara imzamı eklerken mi , ya da sosyal medyada 1 veya 2 fotoğraf yayınlayıp çok üzüldüm diyerek mi...
  Bence elimden daha fazlası gelebilirdi. Gelmeliydi de....
 Tanesi 5 TL hadi bilemedin 10 TL olan , üzeri zeytin dolu koca bir fidanı alıp eve getirmek ne kadar zor olabilir ki dedim. Apartmanın arka bahçesine çokta derin olmayan bir çukur kazıp bu fidanı dikmek ne kadar zor olabilir ki dedim ....
Her ay 1 tane , sadece 1 tane zeytin fidanı alıp onu toprakla buluşturmak ne kadar zor olabilir ki dedim ...
 Tamam kabul klavye delikanlılığı kadar kolay değil, ama güzel olan her şey zaten zor değil midir...
Paylaş

20 Kasım 2014 Perşembe

Kırmızı Erik

























     Az kalsın bütün pazar esnafı , tamam abarttım , anjelik erik satan bütün esnaf toplanıp benim eşkalimi bir birlerine verip ,tezgahlarına 15 metreden fazla yaklaşamamam  için zabıtaya görev vereceklerdi.   Neyse ki içi kıpkırmızı erik mevsimi geçti de hepimiz rahatladık.
   Çünkü bu ansiklopedinin (evet tam manasıyla bir yemek ansiklopedisi) beni en çok benden alan tarifi için içi kırmızı olan erik gerekiyordu. İçi kırmızı olan erik ise meğer sadece  eylül-ekim arasında kısa bir süre için tezgahlarda oluyormuş . Ve ben bunu bir çok sihirli bilgi gibi Cenk Sönmezsoy'un Cafe Fernando'sundan öğrendim.
 İtiraf ediyorum bu iki ay boyunca erik tezgahlarına usulca yaklaşıp  eriklere tırnağım ile minicik kesik attım . (evet , evet çok utanıyorum) Ama o minicik kesikten gördüğüm tek renk hep sarı oldu.
Tam pes etmek üzereyken bir gün bir tezgahta buldum o pembe rengi. Evet yine kırmızı değildi. Mutluluktan nasıl başım döndü, nasıl kendimden geçtim , eve nasıl kocaman bir gülümseme ile döndüm bilmiyorum.
  O benim için altın kadar değerli erikleri nazikçe , kibarca ince ince kestikten sonra ona ev olacak hamuruna usulca dizdim. Tarifte bize ne direktif veriliyorsa harfiyen uyguladım. Sonuç harikaydı ...
  Seyretmekten uzun bir süre kendimi alamadım. Gidip gelip baktım. Hayatımda hiç bir pastayı bu kadar nazik kesmemişimdir. İçim gitti.
 Ama ilk ısırığı alırken gözlerimi kapadım ,  (ben yaptım diye söylemiyorum)  hayatımda yediğim en iyi tartın tadına vardım .
  Denemek isteyen varsa bu sihirli tarifi ,buradan tarife ulaşabilir.
 Ve ben ,bu harika tarif için Cenk Sönmezsoy'a tekrar tekrar tekrar teşekkür ediyorum ......
Paylaş

14 Kasım 2014 Cuma

Sen Dünyaya Gelmeden




              Bazı kitaplar yüzüne tokat gibi çarpar. Her sayfası ile ...
   Sıcacık çayın ile huzurlu evinin en sevdiğin köşesindeki koltuğuna gömülmüşken, elindeki kitabın her sayfası tokat gibi çarpar yüzüne.
  Mahrum kalmışlığın bir kadının ruhunda açtığı yarayı okurken , savaşın tüm çirkinliğini birkez daha okurken yüreğini birisi sıkıyor gibi hissedersin...
 Kitabı kapatıp gözyaşlarına hakim olmaya çalışırken kendini 'bu sadece bir kitap' diye kandırmaya çalışırken televizyonda ; tamda yanıbaşında yaşanan bir savaşın içindeki minicik bir yüreğin kurşunların önüne kendini atıp ,minicik bir kızı nasıl kurtarmaya çalıştığını görünce hıçkırıklarına engel olamassın. Onun kocaman yüreğini , savaştan hemen önce o kurşunların altındaki mahallede top oynadığını düşünürken , bir zamanlar benim kadar barış ! içinde yaşadığını düşünürken o sessizce akan gözyaşlarına hakim olamassın.

     Bu kitabı okurken savaştan bir kez daha nefret ettim. Koltuk sevdasında olanlardan , güç yarışından bıkmayanlardan  , paraya tapanlardan bir kez daha nefret ettim . Filler tepinirken altında ezilen milyonlarca çiçeğe üzüldüm .
  Gemma'ya üzüldüm.Bir çocuğun eksikliğinin bir kadının ruhunda açtığı yaralara üzüldüm. Bazen sahip olduklarımızın değilde, bunları ,eksikliğini ruhunun her noktasında hisseden insanların gözüne gözüne sokmamıza kızdım . Birbirimizi anlamıyor olmamıza birde....
  Aska'yı hayal ettim, beni ağlatan sayfalarda onu ve savaşta ( hala yanıbaşımızda devam eden ) benzer acıları  kurguda değil gerçek hayatta çekenleri düşündüm içim çok acıyarak.
  Diego'yu düşündüm , kendini affedebildi mi ?


    Son zamanlarda beni en çok etkileyen kitaptı 'Sen dünyaya gelmeden' .
 Margaret Mazzantini 'yi ilk defa okudum ve anlatımına , tasvirlerine ,açık yüreklilikle birleştirdiği cümlelerine hayran kaldım. Evet , uzun bir kitap , hatta belki bir çoğumuz için gereğinden fazla uzun , daha kısa yazabilirdi , o kadar ayrıntıya girmeyebilirdi öyle olabilirdi , böyle olabilirdi.... Ama o acının  , savaşın iğrençliğinin ,o eksiklik duygusunun , bir çocuk özleminin  hissetirdiklerinin daha kısa yazımı yok.
 Çünkü  (yaşamadan anlaman mümkün olmasa bile ) o her dolu dolu her  cümle , o her satır sana az da olsa anlama , hissetme şansı veriyor ....




Paylaş

11 Kasım 2014 Salı

Craft Günü
























       Artık üretmek yerine tüketiyoruz hep, üretmek için hep bir bahanemiz var ; 'beceremem ki, param yok, vaktim yok, isteğim yok, uygun çalışma alanım yok.... ' falan falan ....
 Artık ürettiklerini anlatacak insan bile yok çevrende , Hepimizde tükettiklerimizi anlatma çabası, gardırobun ne kadar dolu olduğu, indirimde nasıl çıldırdığı,yeni ciciler aldığı !! sonra  alıp alıp köşeye attığı, yemeyip çöpe fıydırdığı....
  Ben bazen çok korkuyorum gidişatımızdan ....
 İşte bu yüzden üretebileceğin insanlar ile bir arada olmak , zaman geçirmek harika bir duygu. Tüketerek üretiyoruz belki ama zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz. Kahkalar ile 'ahh öyle ben yapamadım' tatlı kıskançlıkları , limonlu kek ve sıcacık bir çay ile üreterek mutlu olmak çok güzel.
 Bir arada bir şeyler yapmak , yaptıklarını paylaşmak , anılarına yeni anılar eklemek çok güzel ...
Şikayet etmek yerine zamanı anlamlı kılmak çok güzel...
Sizinle zaman geçirmek, üretmek  çok güzel kızlar ...
Ürete ürete , kahkalar ve sıcak çaylar ile bu günlerin büyümesi dileğiyle ....
Paylaş