25 Eylül 2014 Perşembe

Kara Üzüm



 Bir bloger değilim evet , ama blogumu ve yazmayı çok seviyorum.
Yaklaşık iki yıl oldu. Arada üstüne çok düştüm ,arada kırıldım, arada küstüm ,arada atarlandım arada yoruldum ama blogumdan hiç vazgeçmedim. Çünkü  blogumun bana kazandırdıkları çok fazla manevi değer var.
   Mesela harika insanlar ile tanıştım, bir çok yeni şey keşfettim, bloga yazı hazırlamalıyım derken daha üretken oldum, daha iyi bir yazmalıyım derken daha fazla okuyup araştırdım ve çok daha fazla şey öğrendim.
Daha saymakla bitmeyecek bir çok pozitif yanı var kesinlikle ama en güzel yanı harika insanlar ile tanımak ...






    
      Blogum bu defa harika bir çift ve sıcak bir restoran&otel ile tanışmamı sağladı.
 Aşığı olduğum şehrin her köşesini gezmek , her sokağından geçmek , her cafesinde bir fincan kahve içmek istiyorum. Hele birde beni daha kapısından cezbediyorsa...

    Kara Üzüm'ü ilk fark ettiğimde beni kapısından cezbetmişti. Çanakkale'nin en kişilikli sokaklarının birinde ( eğer o civara giderseniz ve çevredeki cafe ve dükkanlara bakarsanız ne demek istediğimi çok iyi anlarsınız)  , kocaman kapısı ile hemen fark edersiniz bu sevimli butik oteli. Avlusunda ki yeşil sandalyeleri...



             Biz ailece çok kısa sürede müdavimi olduk 'Kara Üzüm'ün . Çanakkale'de 'kahvaltı harikaydı' diyebileceğim az sayıda ki mekanlardan biri. Ama kahvaltının  dışında sizi tekrar tekrar buraya getiren , güler yüzlü sahipleri.
   Özlem Hanım ve Hasan bey kesinlikle burayı çok daha sıcak bir yer haline getiriyorlar. Size müşteri gibi değil misafirleri gibi davranıyorlar. Dönüp 'burası aslında sizin eviniz ve bahçenizi cafe mi yaptınız' diye sormak istiyorsunuz...


    Kara Üzüm'ü keşfettiğimizden  beri her fırsatta gidiyoruz . Her gidişimizde daha sıcak ve samimi karşılanıyoruz ve daha fazla sohbet ediyorduk bu huzurlu mekanın sahipleri ile . Ama son gittiğimde bir kaç fotoğraf çekmek isteyip blogumda otelden bahsetmek istediğimi söylediğimde çok keyifli bir sohbetin içinde buldum kendimi.

   Hasan bey ve Özlem hanım bu oteli yaklaşık bir yıl önce hizmete açmışlar. Özlem hanım emekli beden eğitimi öğretmeni. Hasan bey gastronomi öğretmeni ve halen Gökçeada'da Uygulamalı Bilimler Yüksekokulunda Gastronomi bölümünde ders veriyor. Tuğrul Şavkay ile birlikte Yeditepe Üniversitesi  Gastronomi bölümünün kurulması için çok fazla emek vermiş  .
   Şimdilerde, benim daha duyar duymaz çok merak ettiğim, basılmış halini görmek için sabırsızlandığım ( yemek kitaplarına inanılmaz büyük zaafım var) Çanakkale'nin yöresel tat ve lezzetlerini araştırıp anlattığı 'Çanakta Yemek' isimli bir kitap üzerinde çalışıyormuş.







    Kahvaltı boyunca elimden düşürmediğim tekrar tekrar baktığım ( ve aynı kitaptan bende de olmasını çok istediğim) 'Kahve'nin kitabının Türkiye bölümünü Hasan Beyin hazırladığını öğrenince kendisine hayranlığım biraz daha arttı.  Yani kitap konusunda da deneyimli :)
  Zaten bana otelin hikayesini anlatırken konuyu hep bir şeklide yemeğe getirdi. Ve anlattığı her şeyde gözlerinin içi parlıyordu, kesinlikle mesleğine , yemek kültürüne çok aşık ...
Sohbetimizin arasında 'yemek benim için bir tutku, bir yemeğin ne olduğundan ziyade onun nerede , nasıl yapıldığı, hangi malzemelerin , baharatların kullanıldığı benim için daha önemli '  dediğinde bunu daha iyi anladım ...








      Hasan Beyin ve Özlem Hanımın yaptıkları işe ne kadar inandığını otelin avlusunda bulunan herkese açık  mutfaktan bile anlamak mümkün. Kesinlikle çok samimi olduğunuz birinin mutfağında gibi hissediyorsunuz kendinizi , 'Benimde böyle bir mutfağım olsa ' diye iç geçirirken ....











  Mutfağın her yanında bir şey  'anne mutfağı'nı anımsatıyor....

 Mutfağın hemen karşında benim en sevdiğim bölüm var ...




 Bu kitaplığa ve içinde ki her bir kitaba bayılıyorum....



  Özellikle yağmurlu bir günde bu masada o kitapları karıştırmak ve yağmuru izlemek şahane .. Kesinlikle tavsiye ediyorum...

 Henüz yemeklerin tadına bakamadım ama Çanakkale'nin peynirli patlıcan , sütlü göce , küllü suda yoğurulmuş hamurdan açılan gözleme  gibi yemeklerini merak ediyorsanız mutlaka bir öğlen uğramalısınız. Bu yemekleri  annesinin yemeklerinden daha çok seven ve bunu annesinden saklayan arkadaşlarım var :)
  Hasan Bey Ve Özlem hanım mutfaklarında mevsimi olmayan hiç bir sebze ve meyveyi kullanmadıklarını ,ürünlerini ya halk pazarından kendileri bizzat seçip aldıklarını ya da Çayek'ten temin ettiklerini söylediklerinde kahvaltıda yediğim çileğin tadını bir kez daha gerçekten aldım ...


 
 Sanırım yaklaşık 3 yıldır , çilek gibi kokan tadı çilek gibi olan çilek yememiştim:) ...

 O muazzam kahvaltıyı daha bir muazzam yapmıştı o harika çilekler. Kahvaltı demişken öyle yüzlerce çeşidin olduğu (çeşit çok görünsün diye  bir gece öncenin mezelerini masaya koyan bile gördüm) açık büfe kahvaltılardan değil. (Ki ben hiç sevmem .)
   Gerçek köy peyniri olan , hakiki Çanakkale zeytini , domatesi barındıran ,mevsim meyvesinden yapılmış el yapımı reçeli olan , mutlu tavukların :) lezzetli yumurtalarının olduğu serpme bir  kahvaltı sofrası....

   Ben kahvaltıya da , yemeğe de fırsat bulup gidemem diyen varsa o zaman 'kışı karşılama atölyeleri'ne katılmalı. Önümüzdeki bir ay boyunca her hafta sonu (cuma dahil ) bir atölye çalışması yapılacakmış. Bu hafta sonu turşu yapımı , önümüzde ki hafta sonu reçel, sonra pekmez ve nar ekşisi yapım atölyeleri olacakmış. Ben pekmez&nar ekşisi ikilisinde mutlaka olmalıyım. Hep beraber o haftanın çalışması yapılırken bir yandan Çanakkale'nin yöresel türküleri söylenip , bendir gibi her zaman sesini duyamayacağımız müzik aletleri çalınıyormuş. 3. günün sonunda da hep beraber yapılanları pişirip yiyormuşuz.

  Ayy buda olmadı , bana uymadı diyen varsa harika bir haber  vereyim Fırat ve Baaddin severlere; tam tarih belli değilse de ( öğrendiğim gün hemen yazarım )  Fırat ve Baaddinin  babası , çizeri  Uğur Gürsoy Kara Üzüm'de imza günü yapacak . Ben Buse'yi ve odasında ki Fırat tablosunu kaptığım gibi sabahın ilk ışıklarında otelin kapısına dikilicem . Buse'nin göbeğine benimde anlıma imza almaya :D



  Bu kadar yazmışın hiç biri bana uymadı derseniz de Çanakkale'ye gelip nerede kalsak diye düşünürseniz bence hiç düşünmeyip bu otele gelin kapısında numara değilde isim olan yedi odadan birini seçin  ...Mesela 'Nohut Oda Bakla Sofa' , ya da 'Badem' ya da  'Nar'ya da  'Zeytin' ya da belki 'İncir' ....











 Tamam biliyorum çoookkk uzun bir yazı oldu ama özür dilerim, benim gördüğüm tüm güzellikleri görün istedim ya da öğrendiğim her şeyi öğrenin istedim :)








  
Bence  Gülçin ablanın kahvesi için ;





    Ve Hasan bey ile Özlem hanımın içten misafirperverliği için mutlaka  yolunuzu düşürün bu şirin restorana ....


Paylaş

3 yorum :

  1. Bu işin uzmanı değilim, yani blog yazma sıklığı, yazım şekli, konuları vs. gibi bir strateji gütmeden yazıyorum. Öncelikle kendim için ve tabii ki okunmak, takip edilmek de hoş bir his:) Dolayısıyla senin de böyle düşündüğün belli. Blog sayesinde hayatımda çok şey değişti aslında. Kendime göre, yani kendim için. Her şeye başka gözle bakar oldum, fotoğrafa ilgim arttı, farklı bloglar okuyarak birçok konuda bilgi sahibi oldum/oluyorum, senin gibi ben de güzel insanlarla tanıştım (ki ilginçtir, yazılarını severek takip ettiğim insanlar konusunda tanışınca da hiç yanılmadığımı gördüm)... Demem o ki; blogun gayet güzel, hiç kimseye kırılma, hele bloguna hiç küsme.
    Çanakkale`de hiç kalmadım. Gidersem adres belli o halde. Severim öyle insanları, işini iyi yapmaya çalışan, hele yeme-içme ise konu tek geçerim:)) Bana göre yemeği zevkle yiyen, masa muhabbetini seven, yemek konusunda damak zevki olan insanlar genelde çok keyifli insanlardır.
    Yemek kitaplarına benim de zaafım var, artık yerim yok diye sık alamıyorum. Genelde sadece yemek tarifi veren değil, hikayesi ile birlikte olan kitapları seviyorum. Gittiğim ülkelerden hediyelik eşya almak pek adetim değildir. Ama yemek kitabı almaya çalışırım:))
    Aklımdayken sana elimde olan kitaplardan birini önereyim. Bu kitap artık pek bulunmuyor sanırım, bulabilirsen kaçırma. Türk-Yunan mutfağı hakkında, iki faklı yazardan çıkma bir kitap. İki ülkenin gelenekleri, benzer yemekleri onlar nasıl, biz nasıl hazırlıyoruz vs. Okuması çok zevkli, çoğu bildiğimiz tarifler ama en orjinal haliyle:)

    http://www.idefix.com/kitap/turk-yunan-mutfagi-engin-akin/tanim.asp?sid=AP1SMXBP2Y0YJX8AM28A



    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Semi'cim yazmak istediklerimi ama bir türlü cümleye dökemediklerimi o kadar güzel yazmışsın ki. Blog sayesinde hiç görmesem bile tanımaktan çok keyif aldığım fikirlerini sevdiğim ilham aldığım insanlar tanıdım . Ve sen tanıdığım sevdiğim insanların en başında geliyorsun...
      Bir gün Çanakkalede kalman gerekirse adres arama sen :) Biz seni ve aileni ağırlamaktan keyif duyarız. Senide Kara Üzüme kahvaltıya götürürüz:)
      Yazdıkların moral oldu, daha da cesaret verdi. Bloguma daha bir bağladı beni...
      İyi ki tanımışım seni. Bir gün yüz yüze de tanışmak dileğim :)

      Sil
  2. İşletmeyi o kadar güzel anlatmışsın ki, bir çekim için 2 hafta önce oradaydık daha önce okusaydım kesin kalırdım o işletmede :)

    YanıtlaSil