8 Nisan 2013 Pazartesi

Türk Kahvesi Candır...


   Bahar bir gelemedi ama biz  ,hafta sonu kankalarımızla pazar gününü yağışlı göstermesine rağmen mangala gitmeye karar verdik.Aslında kararı günün hiç bir saatinde,hatta tıka basa yemek yedikten sonra bile tok olmayan Ferit verdi. 'Nevaleyi hazırladık biz hadi baraja gidiyoruz' diye aradı bizi. Biz arkadaşımızın doğum günündeydiz, açık havadayız zaten donmuşuz ,nasıl mangal olur yeaaa derken , kendimizi koştura koştura eve mangal için uygun kıyafetler giymeye giderken bulduk.
    Memo hadi hadi yaparken, ben balkonda derinlerde kalan ama her an pikniğe gitmeye hazır sepetimize ulaşmaya çalışıyordum.
   Kendisi içinde ki emaye çaydanlık ve ince belli çay bardaklarına kadar hazır olmasına rağmen ufak tefek eksikleri vardı. 5 adet fincan ve acem cezvesi gibi ....

                            Eksiklerde tamamlanınca atladık arabaya yettik mangal başına...
   Bizimkiler nasıl mangal tutkunu ise bende tam bir Türk Kahvesi tutkunuyum. Hatta kendi kahvemi genellikle kendim çekerim , hafif hafif kavurup , bütün evi mis gibi kokutaraktan . (onu da en kısa zamanda yazarım) . Bilmişlik yapmam ama çok fazla şey bilirim Türk Kahvesiyle ilgili. Algıda seçicilik galiba.
   Yıllar önce Buket Uzuner'in  'Gelibolu-Uzun Beyaz Bulut' kitabını okumuştum, bir nefeste. Kitapta savaşta ölen dedesinin mezarını bulmak için Gelibolu'ya gelen Yeni Zelanda'lı bir genç kız ile Gelibolu'da tanıdığı yaşlı bir teyzenin  arasında kısa sürede oluşan dostluğun anlatıldığı bir kitaptı. Tabiki de ana konu Çanakkale savaşı , ama bu iki farklı insan arasındaki bağ üzerinden anlatıldığında tadına doyulmaz bir roman olmuştu...
   Kitaptan neden bahsettim çünkü kitapta çok güzel bir bölüm vardı. Yaşlı teyze Türk kahvesini, nasıl pişirimesi gerektiğini , nasıl lezzetli olduğunu uzun uzun anlatıyor kızımıza. Ağır ağır közde pişen kahvenin lezzetinin hiçbirşeye benzemediğini anlatıyor.  Hatta ona kahveyi yaptırıyor, uzun süre kahvenin başında bekleyen Viki (sanırım Victoria idi adı) sıkılıyor ama kahveyi içince gerçekten ona daha önce ikram edilen Türk kahvelerine benzemediğini anlıyor.
   Ağır ağır pişen kahveyi bende çok seviyorum, yanlız başıma değilsem ya da sabırlı bir bekleyenim yoksa içerden gelen 'Kahveler Yemen'den mi kızzzz ' seslerine maruz kalmamak için kahve makinasında 5 dakikada şıp diye yapıyorum.
  Neyse mangal yandı bi yandan yağmur hafif attırıyo, Ferit mangal başından sürekli bize servis yapmakta bi yandan da bağırmakta  ' çabuk olun yağmur gelmeden bitsin ' ayy ama benim derdim kahve , sordukça bana kızıyorlar . Ama kararlıyım o kahve yapılacak.
  Son parti etimizi yemek üzereyken yağmur hızlanmaya başladı. Nasıl toplandık, yukarıya arabaların yanına nasıl geldik bilemedik. Mangalımızda kalan közleri ile yanımızda.
  Ben hemen çıkardım malzemelerimi. Bi yandan Memo söyleniyor ' pişmez o , ıslancaz' diye . Ben devam, hiç dinlemeden cezvemi hazırladım. Cezvemin acem cezvesi olduğunu özellikle belirtmek istedim, çünkü Türk kadını formunda ki bu bakır cezvede  gerçekten kahve bambaşka oluyor.  Geçen yıl Diyarbakır'a arkadaşımın düğününe gittiğim zaman satıcının ısrarı ile almıştım bu bakır cezveyi. Israrı ile diyorum çünkü işlemeli cezvelerin yanına illa 'bunu da alın' dedi ve ekledi ; ' Közde bir kez olsun kahve yapın ,tabanın geniş kısmını köze gömerseniz, ağır ağır pişer ve içtikten sonra bana dua edersiniz size illa alın dedim diye '.

   Gerçekten öyle oldu:) Önce bizimkiler bana gülüp o kahve bugün pişmez derken (deryoşum hariç) cezvenin üstünde oluşmaya başlayan köpüğü görünce hemen fincanlarını aldılar ellerine.

  Köpüğü görünce Derya ve ben başladık fincanları ellerinde bekleyen delikanlılara pay etmeye.



          Ve hemen ardından hafif hafif fokurdamaya başladı bizim kahve....İçmeye hazır oldu ...



   Sonuç;
                                            Böyle pişen bir kahve lezzetsiz  olabilirmi?

                                                                        Evet , olamaz ....
 
 Ve sevgili şiddetli yağmur, kahvemizin son yudumuna kadar nezaket gösterip beklediğin için kontak çalışana kadar gelmediğin için teşekkürler....

  Sayende hafif nisan yağmuru eşliğinde , bu güzel manzara ile , sevdiğim dostlarımın ve hayatımın yarısının yanına da közde kahvemi yudumladım .....
Paylaş

8 yorum :

  1. normalde kahve seven biri değilimdir ama öyle bir anlatmışsınki yağmurlu havada közde kahve içesim geldi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Ben Türk kahvesi içmediğim gün başım ağrıyor, o kadar seviyorum :) Ama fırsatın olursa mutlaka denemelisin , közdeki seversin :)

      Sil
  2. Çok güzel gözüküyor, bol köpüklü mis. Afiyet olsun :)Kahve hakkında bilgilendirmeler ayrıca güzel olmuş...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahh teşekkür ederim, bir ara kahveyle ilgili daha uzun yazmayı planlıyorum ;)

      Sil
  3. Woooouuwwww :)
    ne keyif ne keyif.
    Vallahi canım çekti;)
    İlk fırsatta alıp başımı,dağlara bayırlara,kahve yapmaya gitmek istiyorum:)
    Afiyet şifa olsun canım ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah en kısa zamanda fırsat bulur yaparda içersin :) Gerçekten çok güzel bir keyif oluyor. Bide bahar gelse tam anlamıyla :)

      Sil
  4. Dostlarla içildiğinde daha bir keyifli...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)))) kesinikle kahveye lezzeti veren sendin :)

      Sil